THE DEVIL’S ADVOCATE

Gecenin ilk durağı Royal Mile’da… Kaleyi karşınıza aldığınızda St. Giles katedrali civarında sol tarafta bulunan Advocate çıkmazında yer alan “The Devil’s Advocate”. Dar bir kapısı olan sokak… sanki 1000 yıl eveli… Viktorya döneminden kalma , zamanında tulumba evi olarak kullanılan büyük kapılı dükkan. En büyük şansımız hafta sonu değil ve bu yüzden çok rahat girebiliyoruz. İçerisinin büyüleyici bir atmosferi var. Bar tezgahının arkasında viski adına yok yok. Viski dışında başka içkiler de var ama belli ki sağlam bir viski barı. Çok sağlam bir viski menüsü var. Normalde içeceğiniz ve aşina viskiniz bellidir yada onun etrafında dans edersiniz. Bu menu size herşeyi tatma konusunda inanılmaz bir ilham veriyor. Barın internet sitesinde bu menüyü görme şansınız var ve mutlaka bir göz gezdirin derim. Sürekli güncellenen 300 den fazla olan ekpresyondan bahsediyorum umarım sizin de ilginizi çekecek. Bu arada çalışanlar “benim” diyen viski içicisine  tavsiyede bulunacak bilgi seviyesine sahip.

   Erken başlayan ve yorucu geçen bir günün ardında burası hepimize çok iyi geldi. Herkes kendi damak zevkine göre viskilerini sipariş etti. Bende işe 1997 yılında şişelenmiş özel şişeleyiciye ait  olan “Dailuaine” ile başladım. 21 Mayıs 1997 senesinde fıçıya girmiş ve 23 Şubat 2018 yılında da şişelenmiş “un-chillfiltered” olan bu Speyside maltı neredeyse tüm yorgunluğumu aldı. Ardından hayranı olduğum Oban’ın Distillers Edition’u… 2003 senesinde damıtılmış ve 2017’de şişelenmiş. Yine beni bir yerlere götürdü. Hangi ekspresyonu olursa olsun ananilmaz bir lezzet bağım var Oban’a. Finali yine çok sevdiğim Talisker Distillers Edition ile yapıyorum.

   İlk gecenin ilk durağı bizi gerçekten Edinburgh’ta olduğumuzu hissetirdi. Hava artık istediği kadar soğuk olabilir. 🙂